6 Mart 2017 Pazartesi

WhatsApp Cinayetleri

Öğle saatlerinde Savcılar ve Hakimler lojmanlarından gelen cinayet dosyası, Cinayet Büro için yalnızca bilgi mahiyeti taşımaktaydı. Önceki gecenin nöbetçi savcısı Ferhat Tanrıkulları lojman dairesinin giriş kapısı önünde ölü olarak bulunmuştu apartman görevlisi tarafından. Maktul savcı olduğu için konu öncelikli olarak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne intikal etmişti. 

Dostu Efe ile büroda kalmayı tercih eden Komiser Yardımcısı Emre, Gülşah'ı ortalıkta görünmesi için lojmanların bulunduğu ilçeye yönlendirmişti. İşgüzar bir amirin çıkıp "ortada cinayet var, cinayet büro nerede?" yaygarası kopartıp üstlerine yaranma çabasının önüne geçmek adına yapmıştı bunu. 
Kış, etkisini azaltmış, meteoroloji İstanbul için sıcak hava bültenleri geçiyordu ajanslardan. Kendi masasında rubik küp ile oyalanıyordu Emre. Yazışma protokolünden nefret eder, önüne gelen evrakı imzalamak dışında dosyalar ile muhatap olmazdı. 

-Saat iki oldu Emre, yemeğe inmeyecek miyiz?
Renkli kutunun üzerinden dostuna baktı Emre. Aynı renklerin bulunduğu parçaları bir araya getiremediği için gergindi. Küpün tek tarafını ayarlamakta sorun yoktu. Birkaç hamle ile bunu tamamlayabiliyordu ancak tüm renkler için aynı durum geçerli değildi. 
Arkadaşına istemeyerek de olsa cevap vermek üzere iken telefonuna gelen mesajla dikkati dağıldı. Formalite icabı göreve gönderdiği Gülşah, şefine bilgi aktarıyordu. Efe, Emre ve kendisinin olduğu Whatsapp gurubundan yazmıştı mesajı. 





Ekip arkadaşı Gülşah'ın mesajlarını okuyup, aklındaki soruları sorduktan sonra tekrar renkli kutusuna döndü Emre. Efe mesajları okuduysa da bir şey söylemedi. Dostu ve şefi gergin iken pek çekilmezdi. 
Elindeki zeka oyununda bir kez daha sadece mavi renkleri küpün aynı yüzünde toplayabilmişti. Diğer renkler adeta cümbüş çalıyordu.




Güzel meslektaşının yolladığı çizelgeye baktı Emre. Daha sonra mesajlaşmanın üst satırlardaki konuşmaları okudu. Saatine göz attı. 



Tekrar küpü ile oyalanmaya koyuldu Emre. Acıkan karnının gurultusunu sigara dumanı ile bastırmak için yeni bir dal ateşleyen Efe de cam kenarındaki yerini aldı tekrar. Öfkeli dev, ne yemek yemek, ne de cinayet çözmek istiyordu. Oyuncağın sürtünme sesleri hızlandıkça Emre'nin alnından da terler akmaya başlıyordu. Tamamen hedefine odaklanmış, burnundan soluduğu nefesini hızlı hızlı alıp veriyordu. Elleri bir program yazılımcısının parmaklarının klavye üzerinde gezdiği gibi hareket ediyordu. Ya da bir piyanistin klavye üzerinde dans eden kıvrak bilekleri gibi. Zaman geçiyor, Emre hiç durmuyordu. Küp, anlık dahi olsa soluklanamıyordu ellerinin arasında. Büronun camından Vatan Caddesi üzerindeki insan telaşını seyrederken Efe, bir gürültü ile döndü arkadaşına. Emre oyuncağında zafere ulaşmış, kontrolsüz gücüne hakim olamayarak küpü masasına vurmuştu.

Telefonuna uzandı ve yazmaya koyuldu.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder