19 Ekim 2017 Perşembe

Satışlar Nasıl Gidiyor YAZAR

SSS durumu bir vahim mevzu söz konusu. "Satışlar nasıl gidiyor YAZAR Bey"

Türk edebiyatının gerek hedef kitlesi, gerek "valla sürükleyici kitap olursa elimden bırakamıyorum.
Fakat kalın olmasın" tayfası tarafından Sıkça Sorulan Sorular arasında en popüler olanıdır.

Yayınevleri eser sahibinden eserinin kitap haline gelebilmesi için en az dört asgari maaş tutarı talep eder ve "Hocam (tabi bu süreçte yazar kişisi Hoca olur) sana şu kadar kitap verelim de masrafını çıkar ehehhee" şeklinde sözleşme hükmü koyar ise bu sual kaçınılmazdır.

Mevzuya girmeden önce iğneyi kendime batırmakla başlamalıyım ki, çuvaldızın muhatapları olur da kazara bu yazıdan haberdar olur ise "adam haklı" deme erdemini gösterebilsinler.

Memlekette ben dahil herkeZin yazdığı edebiyat dünyasında ben kendimi ancak yazan olarak tanımlayabilirim. Hatta yazmaya çalışan... Ama asla YAZAR diyemem kendime. Peyami Safa'nın, Yaşar Kemal'in kitapları ile büyüyüp okuduğum yüzlerce (kaç kitabınız var sorularının sahiplerine...) kitabı karşıma alıp da henüz yazarım diyemiyorum.

Fakat; paralı dosya ile edebiyatı ticaret piyasasına  malzeme eden ve hiçbir edebi kaygısı olmayıp üreticilik konusunda yenilik-devamlılık vaat etmeyen isimleri sırf nakit akışı için YAZAR yapan yayınevlerine, kendi propagandalarını yapan ve ısrarla çok satan yazar müsveddelerine rağmen ve en çokta doğru bildiklerimi paylaşmak için yazmaya gönüllüyüm!

Elbette bu işlerin bir matematiği var. Eser sahibi-yayıncı-okur arasındaki zincirin kusursuz dönebilmesi için ortada bir meblağ olmalı. Ekmek-Köfte (göz kırpan surat)

Patronlar taş yesin demiyoruz. Yanlış anlaşılmasın!


Salatalığın alası, yoğurdun hası, sarımsağın kralı derken! Bir cacık çıkmıyor ortaya.
Zaat-ı muhterem yazar, oldu hoca! Bugün bir ortamda kullandığım bir ifade vardı. "Hint keneviri kokulu kitaplar." Rüya içinde rüya yaşadığının farkında olmayan yazar, rüyalarına girdiği okurlar! ile de etkisi artan bir kitleye sahip oluyor. 1k 10k 100k takipçi listeleri. "Hocam ellerinizden, hocam kaleminizden öperim" halleri...

Durmuyordu yazar kişisi. Tam üç kişi kitabını okumuştu ve sıra kendine gelmişti. Sükse yapmalı, merdiven altı ve mazinin korsancısı yayinevinin eksikliğini kendi yetenekleri kapatmalıydı.

Piposunu alevlendirirken karnının acıktığını hissetti. Oturduğu sallangaçlı koltuğundan ayaklandı. Yanında George Orwell okuyan eşi yüzünde tatlı tebessüm ile hayatının yazarına küçük bir gülücük gönderdi. Mutfağa giderek eşine ve kendine küçük, minnoş ve lezzetli birer sandviç hazırladı...

Hayır böyle olmadı. Ağzına aldığı gözlük sapını kemirirken, ağzından akan salya ile planını çokta düşünmeden kurguladı. Bok atacaktı! Adam yazardı ve bu boru değildi!