Polisiye

  Polisiye Nedir                                                      

Polisiye terimi ilk başta akıllarda resmi bir kurum algısı oluştursa da aslında hayatımızın her alanında yer alan bir beyin işlevselliğidir. Bu noktaya yazının ilerleyen bölümlerinde ele alacağım. Öncelikle benim gözlemlerime göre edebiyatta polisiye - aksiyon, gerilim türlerinin ayrımının yapılamıyor olmasına değinmek istiyorum.
Bahsi geçen türlerin aslında asla bir kalıbı, kesin çizgileri ya da değiştirilemez kanunları yoktur. Lakin o kadar çok ortak noktaları vardır ki, bu da polisiyenin diğer türler arasında eriyip gitmesine, homojenliğini kaybetmesine sebep oluyor. 

Şimdi "Polisiye Nedir" sorusunu kendinize sormanızı istiyorum. Polisiyeden beklentiler nelerdir? Üyesi ve takipçisi olduğum Kitap Ağacı adlı oluşum aracılığı ile gerçekleştirdiğimiz toplantılar ve Kana Davet'in imza günlerinde karşılaştığım, okuyucularda aldığım o kadar farklı yorumlar var ki! Bir polisiye eseri, 300 (üç yüz) sayfadan aşağı olmamalı; içinde kan sıçramış duvarlar, çürümüş ceset kokusu, her sayfasında aksiyon, bitmeyen bir macera olmalı gibi arzulara şahitlik ettim. Altını çizerek belirttiğim kısımları "ayrım" bölümünde ele alacağım. Öncelikle 300 (üç yüz) sayfa facia hakkında konuşalım.
Agatha Christie'yi tanımak, adını ve namını duymuş olmak için bir polisiye okuru olmaya ihtiyaç yoktur. Olmamalı da! Sıkı bir okuyucu ve takipçisi olduğum İngiliz yazar birkaç çalışması dışında bu kıstas aralığında başka kitap yazmamıştır. Ölümünün ardından 39 yıl geçmesine ve ilk romanı Ölüm Sessiz Geldi (The Mysterious Affair At Styles)  1920 yılında yayınlamasına rağmen hala satmaya ve kendini okutmaya devam ediyorsa; ve bu başarının haklı unvanı "Polisiyenin Kraliçesi" ile övgülerle adı anılıyorsa Agatha Christie'nin, sayfa sayısı ile değer biçme eyleminin kati suretle haksızlık olduğu görüşü kesin hükmümdür.
Kaldı ki hangi edebiyat türüne bu yaklaşım ile bir kaygı yükleyebiliriz? Hayatımızı değiştirecek, beynimize düşüncelerimize duygularımıza yön verecek yalnıza yüz sayfalık kitaplar var tozlu raflar arasında. Sokrates'in Savunası, Dreyfus Olayı, Satranç ya da Simyacı şuan aklıma gelen birkaç kitap yalnızca.
Aslında okur, tek taraflı ve dar açılı pencereden baktığı takdirde bu talebinde haklı diyebilirim. Edebiyat dünyasında yer edinebilme mücadelem sırasında, camiaya çeşitli alanlarda dahil olan isimlerin "kitabını kalınlaştır" tavsiye!!!lerine şahitlik ettim Ticaret sektöründe piyasa içinde kendisine yer bulabilmiş bir sermayenin, yayın evi bağlantılı ilişkilerinde bu tavsiyeler ne yazık ki nefes alıp vermeye ve edebiyata yön vermeye devam ediyor. Bu noktada okuyucunun düştüğü zafiyeti de inceleyeceğiz. 

Polisiye ve Aksiyon

polisiye aksiyon
Yukarıdaki bağlantılarda polisiye-aksiyon terimlerinin edebiyat içerisindeki tanımları yer almakta. Kendi yorumlarımız ile ilerleyelim.
Başlamadan belirtmek isterim ki, yazılarım hiçbir suretle kesin hüküm taşımamakta ve yalnızca kendi kanaatimi barındırmakta. 
Okuduğum bir kitapta ve bulunduğum sayfada bir "olay" yaşanıyorsa; bu olayı yazar kendi tarzı ile süslüyor ve tasvirler yardımı ile sayfa kalınlaştırıyorsa, takip eden sayfalarda ise okuyucuya heyecan veren içine dahil eden "olayı" kendisi bizzat açıklıyor ise, ben bu kurgulara aksiyon-macera derim. 

Polisiye bir beyin jimnastiği eylemidir. Okuyucuya kitabı kapattıran, kendi zihninde 5N1K oynatan bir sistemdir. Yazar ile okuyucunun karşılıklı satranç savaşıdır. Kareli tahta üzerinde figürler ile oynanan bir oyundan bahsetmiyorum, ikinci kalitede hamur kayıt üzerindeki kuru mürekkeple yapılan savaştan bahsediyorum. 
Polisiye kurgusunda olayın seremonisi okuyucuyu cezp eder. "Kapalı kapının çatlak eşiğinden sızarak koridora ulaşan kan kümesi, cinayet ekibi bölgeye gelene kadar pıhtılaşıp kurumuş, pis zemin üzerinde kara bir delik halini almıştı. Kapıya yaklaştıklarında içeriden gelen çürük et kokusunu burunlarında hissetmeye başlamışlardı. Metal bir cisim ile defalarca darbele almış, adeta bir aslan tarafından pençelenmiş gibi yorgun duran kapıyı ayaklarının hemen bitişiğindeki insan kanına basmamaya özen göstererek ayak ucu ile itti  Kenan. İnleyen bir insan sesini andıran gıcırdama ile açılan menteşeli ahşabın ardından gördükleri bir an içinin kalkmasına sebep oldu. Ağzının içine dolan mide öz suyunu biyolojik delilleri kaybetmemek adına kapı ardına çıkardı. Tekrar aralık kapıdan içeri girerken ise polo tişörtünün yakasını ağzını ve burnunu kapatacak şekilde yukarı çekmişti. Paslı bir karyola üzerindeki koyu kırmızıya bulanmış yatakta çıplak bir kadın cesedi yatmaktaydı. Gırtlağı kesici bir alet ile parçalanmış, suratı ise asitli bir kimyasal tarafından yakılmıştı. Sararmış cesedin yanı başında ise kesik bir el duruyordu."

Tırnak içindeki kurgu ayaküstü kurguladığım bir olay. Tablo vahşet içeriyor. Süslenebilirliği yüksek bir kompozisyon. Şimdi polisiye ve aksiyon yazarının ayrımına gelelim lafı daha fazla uzatmadan. 
Aksiyon: SON; evlenme teklifini reddeden genç kızı suratına kezzap dökerek, elini ve boğazını keserek öldüren vahşi adam tutuklandı.
Polisiye: SON; şeriat kurallarını gereği evlenme teklifini reddeden genç kızı şeriat hükmü ile öldüren zanlı, hırsızlık yaptığını bildiği kadının elini de kestiğini itiraf etti. 

İlk finalde, sonuç odaklı bir durumun söz konusu olduğunu görmek mümkün. Çünkü burada yazar okuyucuyu konuya dahil etmek istememiş, tüm kurguyu kendi yönlendirmiştir. İkinci finalde ise okuyucu eğer isterse katilin ritüelini görebilir, yüz yakma ve el kesme noktalarına yoğunlaştığı takdirde "şeriat" kanunlarını fark edebilir. 

Sonuç olarak; tepeden güneşin kavurduğu yaz gününde terk edilmiş bir köy villasının bahçesinde duran yaşlı adamın titrek elleri ile cebinden çıkardığı paslı tütün tabakasından alıp sararmış bıyıkları altındaki çatlak dudakları arasına yerleştirdiği tütün sarmalını diğer cebinden çıkardığı ve sızlayan nasırlı elleri ile kutusuna sürterek yaktığı kibrit çöpü ile tutuşturduktan sonra umarsızca savurduğu kibrit çöpü bir orman yangınına sebep olmayacaksa; bu karakter sigara kullanmamalı polisiyede.







Sorusu ile birlikte bu üçgen bir süre beklesin.(cevap süreniz 15 saniye)
(resim ve tema onedio sayfasından alınıtdır)









Günlük Hayatımızda Polisiye

Yukarıdaki görselde yer alan soruyu belirtilen sürede cevaplayıp aklınızda tutunuz. 

Teknik tabirden uzaklaştığımız takdirde hayatımızda yer alan olaylar örgüsünden de birer polisiye motifi çıkartabiliriz. Aslında her birimiz sabah yatağımızdan kalktığımız andan itibaren birer dedektif kılığına bürünüyoruz. 
Lavaboda yüzümüzü yıkadıktan sonra ıslak bornozu fark ettiğimiz an, eşimizin "yine havluyu kullanmak yerine ellerini bornoza sildiğini" görüyoruz mesela. 
Mutfakta tezgah üzerinde duran kirli bir tatlı kaşığı, ev arkadaşımızın gece kalkarak nutellayı kaşıkladığını gösteriyor bize. 
Evden çıkarken kapı önündeki ayakkabılarınızın dağınıklığı, apartman görevlisinin işini savsakladığını gösteriyor.
Bindiğiniz dolmuşta kolunu camdan sarkıtan şoförün avuç içinde sakladığı sigara, kuralları çiğnediğini ve bunu saklama gayreti içinde olduğunu gösteriyor.
İş yerinizde sümsük olarak tanımladığınız bir arkadaşınızın bir dirhem bir çekirdek giyimi, akşam için özel bir buluşmaya gideceği algısı oluşturmalı zihninizde.
Hasta olduğu için işe gelmeyen arkadaşınızın sabahın erken saatlerinde whatsapp'ta çevrim içi olması yalan söylemiş olabileceğini düşündürmeli.
Öğle arasında gittiğiniz bir yemek evinde hesabı ödemek üzere kasaya yanaştığınızda, elinizdeki yirmi lirayı gören ve hala çantanızda cüzdanınızı aradığınızı fark eden kurnaz esnafın on beş liralık menü için "yirmi lira versen yeter abla" dediğinde kazıklandığınızı anlamalısınız.
Sokakta on beş yaşında bir genci sigara içerken gördüğünüzde, "nasıl anne baba bunlar, çocuklarına sigara içiriyorlar" demek yerine "kendisini ifade etme adına büyüklerine özenerek kötü alışkanlıklara sürüklenen bir genç" yorumu yapabilirsiniz ya da...

bu örnekler o kadar çoğaltılabilir ki. Her eylemde kendinize sorular sormaya ve açınızı değiştirmeye devam ederseniz, siz de kendi dedektifçilik oyununuzun tadını her gün tadabilirsiniz.

şimdi gelelim üçgenlere. yukarı bakmayacağınıza eminim. Yukarıdaki üçgen, ne renk?

Eğer cevap için tekrar resme bakmışsanız kendinizi kandırmayın lütfen! Yalnızca verilene itaat ediyor ve polisiyeden zevk alamıyorsunuz. 
Fakat ilk anda "MAVİ" üçgenleri saymaya başlamışsanız, tebrikler! Algınız yüksek ve polisiye sizin için eşsiz bir hayat tarzı olabilir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder